Nazım Hikmet ve Aşkları




Nazım Hikmet'in aşk hayatına dair araştırmam sonucu her ne kadar kendisini çok sevmeme rağmen ayran gönüllü olduğundan bahsetmeden geçemeyeceğim. Kimileri buna aşk adamı da diyebilir. Elbette ki Nazım Hikmet bir kişiye bağlı olduğu süre zarfında o kişilere öylesine güzel şiirler yazmış, öylesine güzel bir aşk adamı olmuş ki bu lakabı almaması da olmazdı sanırım. Tepeden tırnağa aşk kokan bu adamın özel hayatını merak ettim ve şöyle bir araştırdım.Elbette her aşkını konu alamadım lakin temel olanları paylaşmak istedim:

"... Çok şükür aşığım. Bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak yaşamak değildir" diyen Nazım Hikmet yaşamı boyunca bir çok kez aşık oldu."

Nüzhet İle Olan Aşkı

Nazım Hikmet'in ilk eşi Nüzhet'tir. Nazım ve Nüzhet çocukluk arkadaşıdırlar. Tanıştıkları dönemde Nüzhet henüz 15 yaşındadır.Moskova’da üniversite öğrencileriyken evlenirler.Nüzhet’in ailesi razı değildir bu evliliğe..Mektuplar yağdırırlar Moskova’ya...“ Her sözüyle , her hareketiyle , her şeye isyan etmiş , hatta saçları bile berberin tarağına isyan etmiş bu adamla , senin gibi munis ve uysal bir kız geçinemezsiniz ! ” derler..

Bir ara Nüzhet'in sağlığı bozulur ve memlekete döner..Ne kadar tedavi olup iyileşmiş olsa bile , bu bünyesi ile Nazım'a yoldaşlık yapamayacağını düşünür , belki de ailesinin etkisi ile ayrılmaya karar verir..Zaten Moskova nikahı yapılmış olduğu için , boşanmak gibi hukuki bir sorunları da yoktur..Yıkılır şairimiz bu karar üzerine..Bu evlilik iki yıl sürmüştür...Bu ayrılıktan sonra Şair MAVİ GÖZLÜ DEV , MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ şiirini onun için yazar.

Lena İle Olan İlişkisi

Nazım Hikmet, Nüzhet'in ardından Türkiye'ye döner. Ama daha sonra yeniden Moskova'ya gider. İkinci evliliğini METLA Tiyatrosu'nda tanıştığı Lena Yurçenko adlı bir hanımla yapar. Gerçek adı Ludmilla Yurçenko olan Lena diş hekimidir. Nazım 1928'de Türkiye'ye dönerken Lena'yı da getirmek ister ama vize alamaz.

Piraye'ye olan Aşkı


Nazım Hikmet'in en güzel aşk şiirlerini yazdığı, en uzun süre evli kaldığı kadın Piraye. Nazım ile Piraye genç kadın eşinden henüz boşandığı sırada tanışırlar. Sanat eleştirmeni Vedat Örfi ile 16 yaşındayken evlenen Piraye'nin iki çocuğu vardır.. Nazım, Piraye'yi çok sever. Ancak evlilik yaşamlarının 13 yılı boyunca Nazım cezaevindedir. Her güzel şey gibi, Nâzım-Piraye aşkı da bir gün aniden bitiverir. 1946 yılında Bursa Hapishanesi’nde yatarken, dayısının kızı Münevver’in ziyaretleri sıklaşmıştır. Artık Nâzım Hikmet ile Münevver’in aşkıdır gündemde olan… Şair mektup yazar Piraye’ye ve anlatır durumu tüm açık yürekliliği ile… Piraye Hanım yıkılır ama kimseye belli etmez. Bu arada Münevver de evli ve bir çocuk sahibidir. Kocası ayrılmak istemez. Nâzım Hikmet, tam da o günlerde bir mektup yollar Piraye’ye ve şöyle der: “Yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır. Bütün bunlara rağmen gel. Sana ‘gel’ diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam, ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel. Ve benden nefret ederek, beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!”
Gelmezse intihar edeceğini söyleyen mektuplar yazar karısına... Haberler gönderir. Piraye dayanamaz gider sonunda. Daha sonra da Nâzım Hikmet, Piraye için yazmaya devam eder. Nâzım bir ara açlık grevi yapar mahpushanede ve rahatsızlandığı için hastaneye kaldırılır. Bu durum aslında Piraye Hanım’la sonun başlangıcı demektir. Özel bir bağışlanma bekleyen şair, serbest bırakılacağını düşünmektedir; bu arada Münevver Hanım’la görüşmelere de başlamıştır. Piraye Hanım anlar durumu, ama yine de hastaneye gider ve çıktığında evine gelebileceğini söyler Nâzım’a… Tam bu konuşma sırasında, görüşme odasının kapısı açılır ve içeriye Nâzım’ın kız kardeşi ile Münevver Hanım girer. Şair son derece sevimsiz bir durumda kalmıştır. Piraye Hanım derhal çıkar odadan. Bu Piraye ile Nâzım’ın son görüşmesi olur. 

Ne güzel şey hatırlamak seni: 
Ölüm ve zafer haberleri içinden, 
Hapiste 
Ve yaşım kırkı geçmiş iken...
......
Ne güzel şey hatırlamak seni: 
Ölüm ve zafer haberleri içinden, 
Hapiste 
Ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Nazım Hikmet ve Münevver


Nazım'ın Piraye'den sonraki eşi ise Münevver olur. Nazım aynı zamanda dayısının kızı ve ressam Nurullah Berk'in eşi olan Münevver'e aşık olur. Münevver, kızı Renan'ı bırakmak istemediği için Nazım'ın aşkına karşılık vermeye çekinir. Nazım'ın afla cezaevinden çıkmasından sonra evlenirler. Nazım Hikmet'in tek çocuğu Mehmet Nazım, Münevver hanımdan olur. Ancak şair, oğlu henüz 3 aylıkken kaçar. 1961'de Münevver İtalyan yazar Joyce Lussu'nun yardımıyla Varşova'ya Nazım'ı görmeye gider. Ama Nazım o sırada Vera ile evlidir. Münevver ve Nazım'ın oğlu Mehmet Nazım, ressam ve Fransa'da yaşıyor. 

Nazım Hikmet ile Galina


1952 sonbaharıydı. Nâzım, yüreğinde dayanılmaz bir sızıyla geldi Moskova'ya... Barvikha kalp hastalıkları devlet hastanesine sevk ettiler. İlgili bölümün başkanı Galina Gregoryevna Kolesnikova idi. Nâzım'la koridorda karşılaştılar. "Lanet olsun sevgili dostum, hastalandım" dedi şair... "Merak etmeyin, tedavi ederiz" dedi doktor... Ve ünlü hastasını hemen yatırdı. 3 aylık tedavi süresince yakınlaştılar. Uzun sohbetler, Barvikha Parkı'nda yürüyüşler, saatlerce dertleşmeler...
Nâzım konuşkandı. Uzun geceler boyunca Galina'ya kendisini, hayatını, sağlığını anlattı. Galina Nâzım'ın yanından ayrılır ayrılmaz da odasına kapanıp, konuştuklarını kağıda döküyordu. 3 ay dolduğunda Nâzım, doktoru Galina'ya tekliften çok direktif kokan bir sesle şöyle dedi: "Benimle geleceksin."
     
Kadınlar ona hayrandı
Gerisini Galina anlatıyor: 16'sından 80'ine kadar bütün kadınlar aşıktı Nâzım'a ve ben de istisna değildim. Ben de aşık olmuştum. Ama ona eş olmak benim için çok zordu; çünkü onun zaten bir eşi (Münevver) vardı. Benden önce 6 eşi ve 1 oğlu olmuştu. Başkasına ait bir mutluluğu çalmak istemiyordum. Prestijli bir işim, emrimde pek çok doktor ve Barvikha'da bir dairem vardı. Başka ne lazımdı ki? Ondan 17 yaş küçüktüm. Korkuyordum ve kararsızdım. Bir türlü 'Evet' diyemiyordum.
     
Daçaya taşındık
Bir gün 'Nâzım Hikmet sizi çağırıyor, kendisini kötü hissediyormuş' diye telefon geldi. Merkez Komite'den bir araba verdiler bana. O araba kıtlığında, sadece yöneticilerin binebildiği bir arabaya biniyordu. Nâzım'a geldim. Salon kadınlarla doluydu. Her biri Nâzım'ın kendisi için bir rol yazmasını ya da senaryo yazarken asistan olarak yanına almasını istiyordu. Onun hasta ve aç olduğunu düşünmüyorlardı bile. Onu muayene ettim.
- ‘Kahvaltı yaptınız mı’ diye sordum.
- ‘Hayır’ dedi.
Bayanlardan özür dileyerek, sofra kurdum. Taze salatalık, domates, balık vs... Onu doyurdum. İyileşti, neşesi yerine geldi. Tekrar bayanların yanına döndü. Ona kızmadım. Nâzım'ın bu hastalıkla yalnız yaşayamayacağını anlamıştım. Çok misafiri vardı, ama onu kimse düşünmüyordu. İşim bitince 'Görüşürüz' dedim ve çıktım. Artık kendi isteğimle onun doktoru olmuştum.
Sonunda Nâzım'a Peredelkino'da 2 katlı bir daça tahsis edildi. Galina'yla beraber oraya taşındılar: "Nâzım'ın parası yoktu, benim maaşım da çok azdı. Ve daçada ne doğal gaz, ne elektrik vardı. Sadece şık bir ev ve mükemmel restore edilmiş duvarlar... Ben o zaman kendi birikimlerimden 400 ruble ortaya koydum. Boş duvarlar arasında yaşamaya başladık. Sonra Simonov'dan 11 bin ruble borç aldık. Nâzım mobilya sipariş etti. Daçayı zevkine göre döşedi. Nâzım'a çalışması için meşe bir masa ve gaz lambaları aldım. Yavaş yavaş ev işlerine giriştim. Evin hanımı olmuştum ister istemez".
1953'ten 1960'a kadar 7 yıl beraber olmuşlar. Nâzım'ın hayatı boyunca bir kadınla en uzun süreli birlikteliği bu... Galina Nâzım'ı çok sevmiş. Onu 4 kez Azrail'in elinden almış. Sonunda da içi ezilerek onu başka bir kadına vermiş. Bu ilişkiden kendisine yazılmış tek bir şiir bile kalmamış geriye... Ve o, bunu da "anlayabilmiş"...


Nâzım Hikmet ve Vera


“Saçları saman sarısı,kirpikleri mavi, kırmızı dolgun dudaklı” diye 1961 de yazdığı “Saman sarısı” şiiri ile ölümsüzleştirdiği kadının adı Vera’dır. Nazım Hikmet’ten otuz yaş küçük, beş yıllık evli ve bir çocuk annesidir. İlk tanıştığı andan itibaren aşık olmuştur şair, Vera’ya. Evli ve çocuklu olması umrunda değildir. Vera'yı sürekli aramaktadır. Günde belki on kez telefon eder. Günün birinde Nazım Hikmet Veraya âşık olduğunu söylediğinde hıçkıra hıçkıra ağlar. Vera bu durum karşısında ne yapacağını bilemez. Çok şaşırmıştırSonunda muradına erer Nazım Hikmet ve Vera’nın gönlüne girmeyi başarır. Evlenirler. Bundan sonra şiirler Vera için yazılacaktır.  

Nazım Hikmet 3 Haziran 1963 günü memleket hasretiyle ölür.  Nazım ölünceye kadar Vera ile evli kalır.Vera, Şairin ölümünden sonra kimseyle evlenmez bir daha. Vera da 2001 de öldüğünde Moskova'dadır

Yorumlar

Popüler Yayınlar